Sana bu yazıyı kim yazdırdı?

Yayınlama: 06.01.2025
A+
A-

Yaşadığımız şehirde gazetecilik mesleğini uzun yıllar yapmakta olan her yazdığı haber ve yorumlarının kentte konuşulduğu meslektaşlarım var. Bunlardan birisi de Şükrü Gökkaya…

                Her yazdığı konuşulan kendine has tavrı ile olayları yorumlama şekli etkili olan Şükrü Gökkaya’nın bir yorumunu gördüm, diyor ki; “Kim yazdırdı sana bu yazıyı ?”  meşhur sorusu ile karşılaşıyorum. İşte gazetecinin düştüğü şimdiki durum bu, toplumda gazeteci diye bir şey kalmamış gibi algılanıyor. Sadece birilerinin maşa olarak kullandığı sözde gazeteciler var diyorlar. Ben demiyorum, konu komşu söylüyor!..

                O zaman gazetecilik mesleği gereği gördüğünü, bildiğini ve doğru olanın haber yapmamız ya da yaşadığın kentteki olayları eleştirmemiz bizi birilerinin maşası gibi yapacak. Yani biz gazetecilik mesleğini yapamayacak mıyız? Sürekli kendini bilmezler tarafından böyle;” vermiştir parasını yazdırmıştır” gibi iğrenç iftiralara mı maruz kalacağız. Tabi hep böyle bize sunulan haberleri olduğu gibi yazalım, yorum yapmayalım, gördüğümüzü bildiğimizi bilmezden gelelim. Kısacası etliye sütlüye dokunmayalım. Devlet memuru gibi sadece önümüze getirilen işleri yapalım.

                EEE gazetecilik bunun neresinde? Bu meslek merak eden, araştıran, toplum yararına çalışan hatta halkın dile getiremediğini dile getiren, demokrasinin kılıcıydı. Basın, milletin sesi diyoruz da sesini çıkartınca da sen kimin kalemi ile yazıyorsun da deniyor.

                Şükrü Gökkaya bir başka paylaşımında yazdığım yazıdan dolayı kimse beni aramasın da demiş. Yani aslında eğer bir derdiniz varsa yargı yolu açık, gidin başvurun, demiş. Bu konuda biraz ayrıştık. Yazdığım yazıyı okuyan eğer konu hakkında bir yanlışım varsa beni arasın. Tabi tehdit etmek, gözümü korkutmak için arayacaksa aramasın elbet… Ama böyle hiçbir ses gelmemesi sanki kocaman bir duvara yazı yazıyormuşum gibi hissettiriyor beni. Özellikle söylüyorum ki yeni medya döneminde olduğumuz bu çağda geri dönüşüm alabilmemiz daha kolaylaştı. Bu geri dönüşümler artık yönetenin görmezden gelemeyeceği kadar etkili oluyor. İnternet ortamında adeta bir kamuoyu yaratılıyor. Hakaret ve nefret içermedikçe tartışmak, yorum yapmak, demokrasinin gereğidir. Biz bu yazıları sesiz bir toplum olsun diye yazmıyoruz. Üstelik te kimsenin kalemşörü de değiliz. Meslekte böyle olan çokkkk kişi var. Zaten bunu okuyucu, takipçi görüyor, biliyor. Kendini ben 50 yıllık gazeteciyim diye pazarlayan gazetecilerden olup, 50 yıl öncesi gibi gazetecilik yapan, Karabük sokaklarında takım elbiseli dolaşarak gazetecilik mesleğinden başka bir tutunacak dalı olmayan, eskiden gazeteciydim, şimdi internette de yapılıyor bu nasıl olsa, ben iyisi gazetecilik mesleğini de yandan yapayım diyen, birde tabi alemin kralı benim ben tehditte ederim, insanları da karalarım, kimse bana dokunamaz edasıyla gazeteci olduğunu zannedenler var mı var ne ararsan var!…

                İşte bütün bu karmaşanın içinde kentimizde basın adına bir kaos var. Bu anlattıklarım Anadolu’nun her yerinde var. Okuyucu, takipçi her şeyin farkındadır umarım. Son söyleyeceğim şudur;

                “Bu meslekten güç alan değil, bu mesleğe güç veren gazetecilerin yetişmesi dileği ile”

2025 YILI HERKESE SAĞLIK; MUTLULUK GETİRSİN.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.