Sonbaharda Kış da zor mevsimlerdir. Son yıllarda yaşanılan her mevsim zor mevsimdi. Hele bu yaz mevsimi ülkemizin zor geçen mevsimlerinden bile daha zordu. Karabük ün en mağdurları emekliler oldu.
Zorlukların büyük bir bölümünün canla ödenen faturasını bundan önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda daha çok bizim emeklilerimiz, yaşlılarımız ödediler., ödüyorlar.
Bu yıl mevsim normallerini zorlayan hatta çok üstünde seyreden aşırı yaz sıcaklarıyla yapılan savaş çaresizlikler yüzünden verilen en zor savaş oldu.
Mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklığı, Dünyamız, ülkemiz bölgemiz ve de ilimiz insanlarını bunaltmayı dün olduğu gibi bugün de sürdürüyor.
Görülen o ki, aşırı sıcaklar da salgın yıllarında olduğu gibi yaşlılarımız toplumsal bir sınıf haline geliverdi.
Salgın hastalıkların mağdurları onlar. Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntıların ve dengesizliklerin mağdurları onlar. Maaşlarına zam alamamanın mağdurları onlar. Sıcaktan korunmaya dışarıya çıkmamaya mahkum edilenler onlar. Korumak adına alınan bütün önlemlerin ve yasakların baş aktörleri onlar oldular….
Bu yazın yoğun sıcaklarına karşı evlerinden dışarı çıkmayın önerilerine, boyun eğmenin, zor ve ağır ekonomik şartların, şehirde sığınacak bir yer bir karaltı oturacak bir kanepe gidecekleri yere ulaşabilmek için dizlerde bir adımlık mecal kalmayanların, sabırlarının sınırlarının tükendiğinin farkında olmayanlara karşın gösterdikleri sabır takdire değerdi.
Bu yazın mevsim normallerinin üstündeki sıcakların “yaşça kıdemli” mağdurlarının tamamı zorunlu, resmi işlerini halledemedi.
Para kazanmak zorunda olan yaşlı tamirci ustalarının bazıları tamir için girdikleri araçların altından çıkamamışlar. Çıkarılabilenlerin ilk göz göze geldikleri insanlara “ Ekmek tabutta, borçlar icrada, fiyatlar uzayda!.. Geçinemediğinden şikayet eden binlerce Karabüklü emeklinin acı çığlığı “emekliyorum, sürünüyorum.” Olmuş.
Keşke, olmasaydı.
Karabük’ün sayın Genel ve de yerel yöneticileri Kentsel dönüşümde başarılı olabilseler, emeklileri gecekonduların arasında kuş uçmaz kervan geçmez dar sokaklar da ve toprak patika yollarda yürümeye çalışmaktan, insanları çoğu gecekondularda yıkılmaya yüz tutmuş evlerde yaşamak tan kurtarabilselerdi.
Keşke, demode olmuş basit bahanelerin ardına sığınmasalar, yapmayı taahhüt ettikleri projeleri hayata geçirebilselerdi.
Bari, her şehir yöneticisinin arayıp ta bulamadığı Araç ve soğanlı devamında filyos nehri yataklarını ıslah edebilseler peşinde olabilseler, şehrin orta yerinden geçen nehrin kollarının güzergahlarını insanların gözüne, gönlüne hitap eder hale getirebilseler, günün emeklileri serinlemek için ayaklarını sokamasalar da o yana bakarak gönüllerini serinletebilselerdi.
Keşke, Söz verdikleri gibi raylı sistemi gerçekleştirebilseler her kesle birlikte emeklilerin küçük açık vagonlarda efil efil gidip gelmelerini sağlayabilselerdi. Keşke, bu bizim işimiz dedikleri fabrikaları kurabilseler 4-5 bin genci istihdam edebilseler emeklilerin bugün eline bakan çoluk çocukları olmazdı.
Keşke Şehir içi trafiğin rahatlatılmasına azıcık kafa yorabilseler daracık yollarda tampon tampona yol alan araçların arasında, insanların neler çektiğini bilebilselerdi
Olanların Halinden, dilinden anlayacak kimsecikler bulunamadı. Sınırlı ve özel zamanlarını en çok sevdikleri ile geçiremedi. Cumhuriyet kenti Karabük’te, nefes alacak mekanlar yapılamadı.
Sözün özü dönemin en yoğun sıkıntılarına göğüs geren onlardı.
Her birimizin varlıklarıyla onur duyduğu, her hal ve ahvalde gölgelerinde huzur bulduğumuz, sisin rutubetli karanlığına emanette kusur ettiğimiz bu yeni ve zor dönemin kahramanları, Karabük ün en mağdurları emeklilerimiz sözünü ettiklerimiz.
Cümlemize Sağlık ve Esenlikler Diliyoruz.