
Karabük Valiliği tarafından düzenlenen gezide, müzenin kuruluş süreci, mimari dokusu, taşıdığı tarihsel izler ve barındırdığı eserler hakkında ayrıntılı bilgiler verildi.
Program kapsamında Müze Bilim ve Yürütme Kurulu Üyesi Kerim Özdemir, müzeyi gezerek tarihten eğitim mirasına uzanan konseptleri detaylı biçimde anlattı. Basın mensupları, müzenin altı tematik odasını, cam altı arkeolojik alanları, restorasyon sürecinde keşfedilen tarihi yapıları ve Osmanlı dönemine ait izleri yakından görme fırsatı buldu.

Karabük Vali Yardımcısı Meral Batı Demirbaş, müzenin tanıtım sürecinde yerel basının önemini vurgulayarak şu ifadelere yer verdi:
“24 Kasım Öğretmenler Günü’nde çok güzel bir açılış gerçekleştirdik. Açılışta yoğunluk nedeniyle sizlere müzemizi detaylı şekilde gezdirememiştik. Bugün özellikle kuruluş hikâyesini, emek sürecini ve içeriklerini sizlere tüm yönleriyle göstermek istedik. Çünkü yerel basın bizim gözümüz, kulağımız, dışarıya açılan penceremiz. Siz müzeyi ne kadar iyi tanırsanız, tanıtımı da o kadar güçlü olur ve turizme büyük katkı sağlanır.”

Demirbaş, projenin tamamen gönüllülük esasına dayanan uzman bir ekip tarafından hazırlandığını belirterek üniversiteden mimarlara, Milli Eğitim Müdürlüğü temsilcilerine, tarihçi ve küratörlere kadar geniş bir ekip ile 9 ay boyunca gece gündüz çalışıldığını ifade etti.
Müze Bilim ve Yürütme Kurulu Üyesi Kerim Özdemir, müzenin hem eğitim hem kent tarihini aynı çatı altında toplayan Türkiye’deki ilk ve tek örnek olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulundu:
“Müzemiz, hem eğitim hem kent tarihi müzesi olarak Türkiye’de ilk olma özelliğine sahip. 1905 yılında iptidai mektep, 1907’de rüştiye olarak hizmete açılan ve Sultan II. Abdülhamid dönemine tarihlenen bu bina, 2012 yılına kadar kesintiler olsa da eğitim öğretim faaliyetlerine ev sahipliği yaptı. Restorasyonun ardından Sayın Valimiz Mustafa Yavuz’un öncülüğünde müzeleştirme süreci hızlandırıldı ve yaklaşık 9 aylık yoğun bir çalışma sonucu müze hayata geçirildi.”
Özdemir, binanın altında ortaya çıkarılan Cinci Hoca’nın sarayına ait olduğu düşünülen su yolları ve odacıkların cam altı alanlarda sergilendiğini, ayrıca Safranbolu’nun tarihî dokusunu anlatan kronolojiler ve tematik odalarla kentin hafızasının zengin bir biçimde sunulduğunu ifade etti.

Basın mensuplarına tanıtılan altı oda, Safranbolu’nun hem tarihini hem eğitim mirasını hem de kültürel kimliğini modern sunum teknikleriyle birleştiren özel alanlar olarak öne çıktı.
Kentin geçmişten günümüze uzanan tarihsel yolculuğu, fosillerden Selçuklu üzengilerine, Cinci Hoca belgelerinden tapu kayıtlarına kadar geniş bir koleksiyonla anlatılıyor.
Safranbolu kültürünü dil, kelime kökenleri ve yaşam izleri üzerinden yorumlayan görsel bir anlatım alanı.
5 bin yıllık kil tabletlerden günümüz dijital tabletlerine uzanan bir eğitim tarihi hikâyesi sunuluyor.
Cemil Beller’in özel arşivinde yer alan fotoğraflarla Karabük’ün eğitim geçmişi zengin bir belgesel niteliğinde aktarılıyor.
Sıralardan yazı tahtalarına kadar sınıf tarihinin izlerini taşıyan nostaljik ve öğretici bir alan.
Her yaş grubunun etkileşimli deneyimler yaşayabileceği, Türk kültür mirasını uygulamalarla tanıtan özel bir bölüm.

Müzede özellikle dikkat çeken alanlardan biri de restore edilen yapının altında bulunan Osmanlı dönemine ait su yolları ve tonozlu yapılar. Bu alanlara Cinci Hoca’nın hayatı ve Safranbolu’daki izlerini anlatan temsilî objeler yerleştirilerek tarihî katmanların görünür kılınması sağlandı.
Kalealtı Eğitim ve Kent Tarihi Müzesi, barındırdığı eğitim materyalleri, kent tarihine ilişkin belgeleri ve etkileşimli anlatım teknikleriyle kent hafızasını gelecek nesillere aktaran önemli bir kültürel miras merkezi olarak öne çıkıyor. Basın mensuplarının katıldığı gezi, müzenin hem yerel halk hem de Safranbolu turizmi için ne denli büyük bir kazanım olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
