‘Hayata Tutunan Kadınlar’ büyük alkış topladı

‘Hayata Tutunan Kadınlar’ büyük alkış topladı
Yayınlama: 09.03.2025
A+
A-

Geçmiş dönemlerde de Mor Safran Kültür Sanat Derneği tarafından düzenlenen ‘Hayata Tutunan Kadınlar’ paneli bu sefer de büyük alkış toplarken konuşmacılar katılımcıların yüreğine dokundu.

Mor Safran Kültür Sanat Derneği ve Karabük Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü iş birliğiyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen ‘Hayata Tutunan Kadınlar’ Paneli, Zübeyde Hanım İl Kütüphanesi’nde düzenlendi.

Hayatın farklı alanlarında mücadele veren kadınların hikâyelerinin ele alındığı panelin moderatörlüğünü Mor Safran Kültür Sanat Derneği Başkanı, Şair ve Yazar Döndü Açıkgöz üstlenirken panelde konuşmacı olarak Ankara KAİSDER Yönetim Kurulu Başkanı, Girişimci İş Kadınları Federasyonu Başkan Yardımcısı Canan Karalar Yüksel, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Şirin Ceren Gömleksiz, Emekli Öğretmen Aynur Muslu, Ev hanımı Gülhan Kılıç, Ev hanımı Nuray Başat yer aldı.

Programa Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesi Müdürü Hülya Özgün, KAİSDER Başkan Yardımcısı, Başkent Ankara Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi, Ankara Kent Konseyi Kültür ve Yaratıcı Sektörler Lideri Mehlika Gider, konuşmacılar, STK temsilcileri, davetliler katıldı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili bilgilendirmeler yapan Mor Safran Kültür Sanat Derneği Başkanı Açıkgöz, kadınlar gününün aslında kutlama değil farkındalık günü olduğunu dile getirerek, “Kadınlarımızın ne kadar zor şartlarda yaşadığını hepimiz biliyoruz. Kadına şiddetin ne kadar üç boyutlu olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bu programımızı 2019 yılında başlatmıştım ben. Bu yıl da üçüncüsünü Karabük Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile birlikte yapmaktayız. Konuşmacılarımız bizlere yaşam hikayelerinden bahsedecekler. Kadınlarımızın günlük yaşamda vermiş oldukları mücadelenin farkında değiliz. Bu anlamda onların vereceği mesajlar hepimiz için çok önemli.” diyerek konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür etti.

“Bizim başarı konusunda bir sınırımız yok, istediğimizde her şeyi yapabiliyoruz”

Panelin ilk konuşmasını gerçekleştiren Ankara KAİSDER Yönetim Kurulu Başkanı, Girişimci İş Kadınları Federasyonu Başkan Yardımcısı Canan Karalar Yüksel, eğitim ve iş hayatından bahsederek, “Aile şirketimizde çalışmaya başladım. Yıllar içinde bugün Offi Teknik Mobilya olan şirketimizi sadece ofis mobilyası üreten bir şirketten tamamen başka bir şirkete çevirdik. Çok da çalışmaya ihtiyacı olmayan bir kadın olarak aslında çalışarak, uğraşarak ve çok çaba göstererek kendi şirketimizi başka bir yere evirttim. Aslında erkek kardeşim yani abim için planlanmış işi benim yürütüyor olmam aile açısından oldukça zorlu bir durumdu. 25 yıla yakın babamla beraber çalıştık. ‘Ben artık çalışmak istemiyorum.’ dedi. Öyle olunca da ben o dönem kendi yarattığımız markamızı satın aldım. Eşimle beraber şu anda şirketimizde devam ediyoruz. Erkek yoğun bir sektörde çalışmama rağmen ben gördüm ki bizim başarı konusunda bir sınırımız yok. İstediğimizde her şeyi yapabiliyoruz.” dedi.

Geçmişte iş dünyasının erkek egemen bir şekilde gittiğini ve aile şirketlerinde planın erkek çocuklar üzerinden gerçekleştirildiğini dile getiren Karalar Yüksel, yeni jenerasyonla birlikte kadın iş insanlarının sayısında ciddi bir artış olduğunu ve sektöre güzellikler getirdiğini belirtti.

“Bunu yetişkin kalplere anlatamadım”

 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Şirin Ceren Gömleksiz şiir edasında gerçekleştirdiği ve katılımcıları duygulandıran konuşmasında doğumundan bu yana yaşadığı sorunları ve sağlık problemlerini anlatarak, “İlk tanım konulmuş. Ben kan hastasıymışım. İlim alırken yaşadığım acıyı hala hissederim. Cam bir fanus içinde büyüdüm. Evim ve hastanem benim dünyamdı. Ben Sağlık Meslek Lisesi okumak istiyordum. 5 yaşından beri bebeklerimle hep hastanecilik oynuyordum. Okuyamaz, zor dediler. Ben eksik, yarım, güçsüz, muhtaç başka ne yapaydım. Çizimlerim iyi diye moda tasarım bölümüne yazdırıldım. İlkokul, ortaokul bir şekil geçmişti. Yarısında hastanelerdeydim. Arkadaş grubum bu nedenle olmadı. Sınıfımın çirkin ördek yavrusu gibiydim. Oysa bir çocuktum o sınıfta. Bir hastaydım hastanede. Bir evlattım evimde. Bunu yetişkin kalplere anlatamadım.” dedi.

“Yine çirkin ördek yavrusu gibi kala kaldım”

Fazla bir ömrünün kalmadığını söylediklerini dile getiren Gömleksiz, üniversite ve iş arayış sürecinden bahsederek, “Sınavımın içerisinde sınav yaşıyordum. İlk tüp bebek tedavimde sanki onca hastane acı yetmemişçesine başka bir sınava giriyorum. Ben daha yeni tutunmaya çalışırken bebeğim tutunamazdı zaten bu kadının bedenine ruhuna. Her ne kadar fıtratımda anne olmak varsa da anne olamadım. Bakın yine bir garip, bir eksik, bir yarım kalmıştım. Tutunamadığım gibi bebeğimi de tutunduramadım. Aldatıldığımı öğrendiğimde çok ağladım. Neyi yanlış yaptığımı bir türlü anlayamadım. Yine çirkin ördek yavrusu gibi kala kaldım. Herkesi sevmeyi başardım. Herkesi affetmeyi başardım. Kendimi koruyup kollayamadım. Kendime sarılıp avutamadım. İntihardan başka çözümü kalmayan bir kadıncağızdım. Oysa yeni eşim. Tekrar evlenme kararı aldığımda depresyondaydım.” dedi.

“Ama bakın daha ölmedim. Benim hikayem bitmedi”

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Şirin Ceren Gömleksiz, “Herkesi sevmemin, herkesi anlamamın, herkesi yargılamadan olduğu gibi kabul etme becerimin bir anlamı vardı. Mesleğim sayesinde daha da iyi anladım. Sosyal engelli, toplumca yargılanan, kabul edilebilirliği düşük davranış örüntülere sahip ruhlara öğretmendim ben. Ben öğrendim, sevmeyi, mücadele etmeyi, yaşamayı bırakmadım. Öğretmen oldum. Eş oldum. Evlat oldum. Hala, teyze, abla, arkadaş, eş, dost, gelin, görümce oldum. Baldız, yenge, yeğen oldum. Çok şey oldum ve olduklarım için şükürle doldum. Hayat hala zor ama ben tam oldum toprağımda yeşeren çiçeklerle. Hikayemin içerisinde hikayeleri olan insanlarla hemhal oldum. Evet hastayım. Ama bakın daha ölmedim. Daha mücadelemin büyüme sancımın içerisindeyim, insanları gülümsetebiliyorum. Daha yapacak çok işim, daha dokunacak çok çirkin ördek yavrum var. Benim hikayem bitmedi.” dedi.

“Bizi ortak noktada buluşturan şey hayatın tüm zorluklarına rağmen sevdiklerimiz için hayatta kalmaktır”

Ülkücü Gazilerden Avukat Yaşar Kılıç’ın eşi Gülhan Kılıç, “Kadın olmak dünyada ve ülkemizde zor. Kadın annedir, eştir. Hepimizin hayatında farklı mücadeleler, farklı zorluklar var ama bizi ortak noktada buluşturan şey hayatın tüm zorluklarına rağmen sevdiklerimiz için hayatta kalmaktır. Ben 2 zihinsel engelli çocuğun annesi ve fiziksel engelli bir eşin hayat arkadaşıyım. Hayatım boyunca mücadele ettim ama güçlü olmayı öğrendim. 2 tane engelli çocuğu olmak, hiç bitmeyen kaygı, yorgunluk, sorumluluk demek. Yıllarca çocuklarımın toplumda kabul görmesi için mücadele ettim. Ama onların o yüzündeki masumiyeti o saflığı görüyorum. Yorgunluğumu unutuyorum. Onlar yeryüzüne indirilmiş melekler. Endişelerim var, bizden sonra ne olacaklar? En acısı da arkamızda kalmasınlar diye dua ediyor olmamızdır. Neyse ki devletin, belediyelerin yıllar öncesine göre yaptığı güzel şeyler var. Engelli rehabilitasyon merkezleri, özel engelli okulları, engelli kafeleri. Tabi ki yeter mi yetmez. İnşallah daha güzel şeyler yapılır.” dedi.

“Engelli çocuklarımızı saklamayalım, onlar da bu toplumun bir ferdi”

Geçmiş dönemlere göre engellilere bakışın değiştiğini dile getiren Kılıç, “40 sene önce insanların engellilere bakışları bugüne göre çok farklıydı. Şimdi insanlar daha bilinçli, engelli ailelerine yaklaşımı daha farklı. En azından acıyarak bakmıyorlar, sevgiyle bakıyorlar. Ben bu konuda çok şanslıyım. Ailem, komşularım bize destekler. Ailelerimizin, komşularımızın bizlere desteği çok önemli. Bir de engelli çocukları saklamayalım. Onlar da bu toplumun bir ferdi. Engelli çocuğu olan kadınlar gökyüzünü yeşil kabul eden, denize kırmızı diyebilen, karın da beyaz beyaz değil de mavi mavi yağdığını kabul eden kadınlardır.” dedi.

“İnşallah ülkemizin eşitlikle dünyaya örnek olmasını diliyorum”

Bütün kadınların sıkıntıları olduğunu dile getiren Kılıç, “Kadınlar çok güçlüdür. Onun için Ulu Önderimiz Atatürk, ‘Ey kahraman Türk kadını. Sen yerlerde sürüklenmeye değil. Omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.’ demiştir. Peygamber Efendimiz de, ‘Allah kadınları erkeklere emanet etmiştir.’ dediği halde hala kadınlar öldürülüyor, şiddet görüyor. Bundan sonra inşallah ülkemizin kadına şiddetle anılmasını değil eşitlikle dünyaya örnek olmasını diliyorum.” dedi.

“Onların yüzlerindeki o saflığı gördüğümüz zaman bütün yorgunluklarımız, bütün üzüntümüz geçiyor”

Konuşmacı Gülhan Kılıç, “Tabii ki benim hikayem yazmakla iki kelimeyle anlatılacak gibi değil. Benim gibi engelli çocuğu olan kadınların işlerimiz zor ama biz onların yüzlerindeki o saflığı gördüğümüz zaman bütün yorgunluklarımız, bütün üzüntümüz geçiyor.” dedi.

“Benim sınavım da buymuş diyorum”

Eşinin Avukat Yaşar Kılıç olduğunu ifade eden Gülhan Kılıç, “Terör örgütünün arabasına bomba koymasıyla iki bacağı ampute oldu. Hayatını bu döneme kadar öyle idame ettirdi. Onun da bakımı haliyle meşakkatli. Biz bu dünyaya imtihan için geldik. Benim sınavım da buymuş diyorum. Biraz benim sınavım ağır. Komşularımın, eşimin, dostumun ve akrabalarımın sayesinde yürütmeye çalışıyorum. Buradan hepsine teşekkür ediyorum.” dedi.

Nuray Başat ise engelli çocuklarının olduğunu bir yandan da fiziksel şiddete maruz kaldığını dile getirdiği konuşmasında evlilik döneminden ve çocuklarının sağlık problemlerinden bahsederek, “Yıkılmamam gerekiyordu. Çocuklarıma bir şekilde bakmak zorundaydım. Babalarının şiddeti devam etti. İlgilenmedi. Ben suçlandım. Boşanma kararı aldım. 2024 yılında en küçük oğlumu kaybettim.” dedi.

Emekli Öğretmen Aynur Muslu ise, “Öyle bir ülke hayal ediyorum ki ben, kadının şiddetin olmadığı bir ülke, bir dünya hayal ediyorum. Sokaklarında kadınlarımızın rahatça dolaştığı, kararlarını kendilerinin özgürce alabildiği bir ülkede yaşamayı hayal ediyorum. Umarım gerçekleşir. Benim hikayem bir dönüşüm hikayesi. Safranbolu’da büyüdüm. 1978’de Safranbolu’dan ayrıldık.” dedi.

Köyde yaşadığını ve Zonguldak’a gitmek için izin istediğini dile getiren Muslu, “Annem, ‘Ekinleri biçelim kızım işler hafiflesin öyle gidersin.’ demişti. Uğraşmayı sevmezdim. Annem kıyamazdı çocuklarına. O yüzden ısrar etmezdi.” diyerek çocukluk ve üniversite döneminden bahsetti.

“Babam benden umudu kesti”

Eski bir gazete parçasında üniversite başvurularını gördüğünü ifade eden Muslu, okuduğu kitapları köydekilere anlattığını söyleyerek, “Teyzemin benimle aynı yaşlarda olan kızları Hamiyet ve Aysel ben daha onlara gitmeden teslim etmişlerdi sınava giriş evraklarını. Ben de hazırdım sınava girebilecektim. Annem, babam bilmiyordu sınava gireceğimi. Ben artık kendim için bir şeyler yapıyordum. Babacığım o kadar çok istiyordu ki benim doktor ya da eczacı olmamı. Okul müdürümle birlikte yaptıklarında tercihlerimi ben yanlarında değildim. Sonraki yıl babamla birlikte yaptık sıralamayı ama yine benim ilgim, isteğim doğrultusunda değil. Kazanamadım. Babam benden umudu kesti.” dedi.

“2 yıllık kayıp kayıp sayılmazdı. 38 yıl görev yaptım”

O dönem çok üzüldüğünü dile getiren Muslu, “Allah eğer insana 80 85 yıl ömür vermişse 2 yıllık kayıp sayılmazdı. 38 yıl görev yaptım ben. Önemli olan benim mücadeleyi bırakmamamdı. Köydeyken kahveye gelen telefona babamı istemişler. İş arkadaşları müjdeyi vermişlerdi, kızın fakülte kazandı diye. Babacığım inanmamış o heyecanla eve koşmuştu. Ben sınava girdim dedim. Öpmeden tebrik etti beni. Su doldurmaya giderken yolda bulduğum gazete parçasını yutar gibi okuduğumu fark etmeseydim. O zaman karar vermeseydim. Hele de ailemden gizleyerek yeniden sınava girmeseydim tercihlerimi istediğim gibi yapmasaydım neleri değiştiremezdim. Sanırım bizim köye yakın bir köyde bir çiftçinin 5-6 çocuklu karısı olur, ben okuyamadım hiç olmazsa kızlarım okusun diye başka türlü mücadele ederdim. Ama yine kendimi sever, yine kendimi onaylar. İçinde bulunduğum koşulları güzelleştirmeye, şiirler okumaya, hikayeler yazmaya devam eder, yaşama sevdamı anlatır dururdum.” dedi.

“İstiyorum ki emeklerinin değeri bilinsin”

“Şimdi ne yapıyorum? Yine o küçücük köyde yaşıyorum.” diyen Muslu, “38 yıl aktif öğretmenlik yaptım. 2 çocuk yetiştirdim. Kırsala gelmemin bir sebebi olmalıydı. Bu kadar köklü değişikliğe niye kalkışmıştım? Buradaki hemcinslerime dokunmalıydım. Köydeki hanımlar tarhana, pekmez, domates sosu, konserve yapıyorlar. Ben de üretilen bu organik yiyeceklerin pazarlamasını yaparak hanımlara destek oluyorum. İstiyorum ki emeklerinin değeri bilinsin.” dedi.

‘Hayata Tutunan Kadınlar’ Panelinde kanunda Hikmet Biçer, Gitarist Vokal Ahmet Sunman’ın türküleri eşliğinde sürdürüldü.

Programın sonuna doğru gelen Karabük Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcısı Nurten Danışman tarafından panel konuşmacılarına plaket takdimi gerçekleştirilirken program hatıra fotoğraflarının çekilmesiyle sona erdi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.